Hem kitap okumayı, hem de gezmeyi seven biri olarak annem Minoa kafeyi internetten bulup bana önerdiğinde çok heyecanlandım. Gittiğimizde ise bu heyecanım daha da arttı. O günden sonra sevdiğim arkadaşlarımı Minoa'ya götürür oldum. Bu yüzden de kafenin bende ayrı bir yeri var. Kafenin ortaklarından Nazım Tokuz'la tanışmak ve Minoa kafenin hikayesini öğrenmek için kendisiyle irtibata geçtim, benimle konuşmayı kabul ettiği için de çok mutlu oldum.
Kitap okumayı çok seven ve hobisini ikinci bir mesleğe dönüştüren Mimar Nazım Bey ile Minoa Kafe'yi konuştuk. Benim için keyifli bir sohbetti, umarım siz de keyifle okursunuz.
Minoa ismi nereden geliyor?
Minoa, bir Akdeniz medeniyeti, eskiden hayali bir ülke olduğuna inanılıyordu daha sonra arkeologlar Girit'te, Knossos baş şehrinde kalıntılarını buldular ve gerçek olduğu ortaya çıktı. Akdeniz'de medeniyetlerin en gelişmiş olduğu döneme ait bir ülke. Savaşmamışlar, sanatta çok gelişmişler, biz de bu nedenle kitapçıya çok uygun bir isim olduğunu düşünerek Minoa adını seçtik.
Niye kitap kafe konsepti?
Ben mimarım fakat kitaplarla hep çok iyi bir ilişkim oldu, yani mimarlık eğitimi sonrası İngiliz dili edebiyatı okudum. Hep kitap vardı, dükkan bize aitti, bir şeyler yapalım dedik. Kitapçıları çok beğeniyorduk fakat kitapçı tek başına cazip olmayabiliyor. Para kazanma şansı yok, sürekli desteklenen bir şeyin de yaşama şansı yok. İkisi de birbirini destekleyen üniteler olduğu için kitap ve kafe konseptini bir araya getirmeye çalıştık. Şimdi biraz daha geliştiriyoruz, bir ay sonra gelirseniz üst katımız da olacak. Orada da böyle konsept mağazacılık tarzında başka ürünlerle kitabı karıştıracağız ve daha çok kitap olacak.
Türkiye'de daha önce görülmemiş bir konsept, ilham kaynaklarınız var mı?
Var, olmaz olur mu! Paris'te "Merci" diye bir dükkan var. Orası da konsept mağazadır. Onun bir ikinci el kitapçısı var, aynı zamanda da kafe. Oraya gitmeyi çok seviyoruz ve her gittiğimizde "Ah, keşke böyle bir dükkanımız olsa" diyorduk. Avustralya'da ve Londra'da da bir dükkan var. Her yurtdışına gittiğimizde de böyle dükkanlara imrenerek bakıyorduk. Bir tane de İstanbul'da biz yapalım dedik sanırım başardık.
Çok sayıda ve çok çeşitte hem İngilizce, hem de Türkçe kitaplar var. Özellikle İngilizce kitaplar için temin etmek zor olmuyor mu?
Çok zor oluyor. Bütün kitapların tamamını biz ithal ediyoruz. Yaklaşık 8 bin civarı İngilizce kitabımız var. Bütün yayınevleriyle ayrı ayrı çalışıyoruz. Her sene dünyadaki en büyük kitap fuarlarından Londra Kitap Fuarı ile Frankfurt Kitap Fuarı'na gidiyoruz. Frankfurt gerçekten inanılmaz. Bağlantılarımız var, sürekli yazışmalar oluyor. Çok karmaşık bir iş ama yapıyoruz.
İngilizce kitapları sipariş ederken belli bir kriteriniz var mı? Kitapçılarda bulmanın mümkün olmadığı kitapları burada bulabiliyorum.
Birincisi ben varım eşim var, iki üç arkadaşım var, hep birlikte kitap seçiyoruz. Yıl içinde kataloglar geliyor. İlk başta zor ama ondan sonrasında bütün yayınevleri sizi buluyor, katalog yolluyorlar, ordan kitapları siz seçiyorsunuz. Bizim en büyük farkımız, biz "Bu kitap çok satar" diye bir kitabı getirmiyoruz. Biz, bir kitabı seviyorsak, çok satar satmaz, iki yıl rafta durur hiç önemli değil. O kitabı getiriyoruz. Fark burada oluyor.
İkincisi de bir kaç tane kitapçıyı ayrı tutarak, genelde kitapçılar, kitabı tamamen bir meta olarak görüyor, çalışanlarını yolluyorlar bu kitapları seçtiriyorlar. Zincir mağazalardan bahsediyorum. Bizdeyse öyle değil, biz seviyoruz kitabı. Benim evde de 10 bin kitabım var. Fuarlara gidince heyecanla seçiyoruz kitabı. Mesela katalog geldi " Aa, bunu muhakkak getirelim", "Vay, pahalıymış bundan az getirelim" falan yapıyoruz ama hepsinden getirmeye çalışıyoruz. Kitap seçimini böyle belirliyoruz.
Kafeyi ilk açtığınızda bu kadar talep göreceğinizi tahmin etmiş miydiniz, müşteri kitleniz neydi?
İlk günü anlatayım size. İlk gün dedik ki " Ya nasıl olacak, ilk kim gelecek, gelecek mi biri, müşteri olacak mı?". Heyecanlanıyorsun. Tabii, sonuçta ben 25 yıldır mimarlık yapıyorum. Dükkan yaptığım da oldu. Yaptığımız iş, iyi bir iş, burası muhakkak iş yapar biliyorum ama yine de insan bu heyecanı duyuyor içinde. Bu kadar popüler olacağını umuyorduk fakat daha farklı bir kitlenin geleceğini düşünüyorduk. Daha entellektüel, daha okumaya yönelik, kitaba meraklı, fakat öyle olmadı. Her kesimden insan geliyor. Kitapla alakası olmasa da kitabı bir dekorasyon malzemesi olarak sevdiği için buraya gelmek isteyenler de var. Burada bizi zorlayan, çok uğraştığımız şeyler de oldu. En büyük zorluk mutfak ve barın işletmeye açılmasıydı. Bu işte çalışan arkadaşlarım "Sakın girme bu işlere" demişlerdi. 4 yılda 30 kişi değişmiştir fakat sonunda oturdu. Bir buçuk yıldır hiç ekip değişmedi. Evet bir talep umuyorduk, o talebi de bulduk.
Buraya gelenler için kahvelerini alıp okumalarını önerdiğiniz kitaplar var mı?
Benim sevdiğim yazarlar var her zaman onu öneriyorum. Birincisi İngilizce'de John Berger. John Berger'ın bütün kitaplarını şiddetle tavsiye ederim. Örnek vermek gerekirse roman olarak " To the Wedding" (Düğüne) diye bir romanı var. Müthiş bir romandır. Ondan sonra sanat eleştirisi olarak "Görme Biçimleri" yine müthiştir. John Berger, hem yazar, hem çizer, hem resim eleştirmeni. Aslında resim okumuş, sonradan edebiyata yönelmiş müthiş bir adam. Geçen sene kaybettik ne yazık ki. Sonra, Türk yazarlardan Selçuk Altun. Bence en ciddi entellektüellerden biridir Türkiye'de. Harika romanları var. Hatta yeni bir romanın çıktı. Takip ediyorsanız Instagram'a da koydum "Ardıç Ağacının Altında" diye. Onun "Kitap İçin" diye bir serisi vardır. Cumhuriyet Gazetesi'nde her halde 10 yıldır yazıyor. Anektodlar, kitapla ilgili bilgi, dedikodu, her türlü şeyleri yazar, üç dört satırdan oluşan, bunları topladığı kitapları var. Tanıştık da kendisiyle. Dedim ki " Her halde bunu bütün edebiyat meraklıları, kitap okuyanlar, yazarlar, basanlar herkes alıyordur." Dedi ki " En fazla 2 bin basabiliyoruz". Şok geçirdim, çünkü bütün dünya ve Türk edebiyatı hakkında çok ilginç bilgilerin olduğu kitaplar bunlar. Bunları tavsiye ediyorum. Şiir olarak da, Cevat Çapan'ı çok severim, kendisi hocam da oldu. Edebiyatla ilgilenmeme o ön ayak olmuştur.
Yukarıyı açtıktan sonra burada alanımız biraz daha rahatlıyor, bizim seçkimiz olan kitaplar gibi bir liste yapacağız. "En Sevdiğimiz 10 kitap" gibi.
Gitmek isteyenler için adresi: Refik Osman Top Sk. No:1,Vişnezade Mh. Beşiktaş, İstanbul
İngilizce kitapları sipariş ederken belli bir kriteriniz var mı? Kitapçılarda bulmanın mümkün olmadığı kitapları burada bulabiliyorum.
Birincisi ben varım eşim var, iki üç arkadaşım var, hep birlikte kitap seçiyoruz. Yıl içinde kataloglar geliyor. İlk başta zor ama ondan sonrasında bütün yayınevleri sizi buluyor, katalog yolluyorlar, ordan kitapları siz seçiyorsunuz. Bizim en büyük farkımız, biz "Bu kitap çok satar" diye bir kitabı getirmiyoruz. Biz, bir kitabı seviyorsak, çok satar satmaz, iki yıl rafta durur hiç önemli değil. O kitabı getiriyoruz. Fark burada oluyor.
İkincisi de bir kaç tane kitapçıyı ayrı tutarak, genelde kitapçılar, kitabı tamamen bir meta olarak görüyor, çalışanlarını yolluyorlar bu kitapları seçtiriyorlar. Zincir mağazalardan bahsediyorum. Bizdeyse öyle değil, biz seviyoruz kitabı. Benim evde de 10 bin kitabım var. Fuarlara gidince heyecanla seçiyoruz kitabı. Mesela katalog geldi " Aa, bunu muhakkak getirelim", "Vay, pahalıymış bundan az getirelim" falan yapıyoruz ama hepsinden getirmeye çalışıyoruz. Kitap seçimini böyle belirliyoruz.
Kafeyi ilk açtığınızda bu kadar talep göreceğinizi tahmin etmiş miydiniz, müşteri kitleniz neydi?
İlk günü anlatayım size. İlk gün dedik ki " Ya nasıl olacak, ilk kim gelecek, gelecek mi biri, müşteri olacak mı?". Heyecanlanıyorsun. Tabii, sonuçta ben 25 yıldır mimarlık yapıyorum. Dükkan yaptığım da oldu. Yaptığımız iş, iyi bir iş, burası muhakkak iş yapar biliyorum ama yine de insan bu heyecanı duyuyor içinde. Bu kadar popüler olacağını umuyorduk fakat daha farklı bir kitlenin geleceğini düşünüyorduk. Daha entellektüel, daha okumaya yönelik, kitaba meraklı, fakat öyle olmadı. Her kesimden insan geliyor. Kitapla alakası olmasa da kitabı bir dekorasyon malzemesi olarak sevdiği için buraya gelmek isteyenler de var. Burada bizi zorlayan, çok uğraştığımız şeyler de oldu. En büyük zorluk mutfak ve barın işletmeye açılmasıydı. Bu işte çalışan arkadaşlarım "Sakın girme bu işlere" demişlerdi. 4 yılda 30 kişi değişmiştir fakat sonunda oturdu. Bir buçuk yıldır hiç ekip değişmedi. Evet bir talep umuyorduk, o talebi de bulduk.
Buraya gelenler için kahvelerini alıp okumalarını önerdiğiniz kitaplar var mı?
Benim sevdiğim yazarlar var her zaman onu öneriyorum. Birincisi İngilizce'de John Berger. John Berger'ın bütün kitaplarını şiddetle tavsiye ederim. Örnek vermek gerekirse roman olarak " To the Wedding" (Düğüne) diye bir romanı var. Müthiş bir romandır. Ondan sonra sanat eleştirisi olarak "Görme Biçimleri" yine müthiştir. John Berger, hem yazar, hem çizer, hem resim eleştirmeni. Aslında resim okumuş, sonradan edebiyata yönelmiş müthiş bir adam. Geçen sene kaybettik ne yazık ki. Sonra, Türk yazarlardan Selçuk Altun. Bence en ciddi entellektüellerden biridir Türkiye'de. Harika romanları var. Hatta yeni bir romanın çıktı. Takip ediyorsanız Instagram'a da koydum "Ardıç Ağacının Altında" diye. Onun "Kitap İçin" diye bir serisi vardır. Cumhuriyet Gazetesi'nde her halde 10 yıldır yazıyor. Anektodlar, kitapla ilgili bilgi, dedikodu, her türlü şeyleri yazar, üç dört satırdan oluşan, bunları topladığı kitapları var. Tanıştık da kendisiyle. Dedim ki " Her halde bunu bütün edebiyat meraklıları, kitap okuyanlar, yazarlar, basanlar herkes alıyordur." Dedi ki " En fazla 2 bin basabiliyoruz". Şok geçirdim, çünkü bütün dünya ve Türk edebiyatı hakkında çok ilginç bilgilerin olduğu kitaplar bunlar. Bunları tavsiye ediyorum. Şiir olarak da, Cevat Çapan'ı çok severim, kendisi hocam da oldu. Edebiyatla ilgilenmeme o ön ayak olmuştur.
Yukarıyı açtıktan sonra burada alanımız biraz daha rahatlıyor, bizim seçkimiz olan kitaplar gibi bir liste yapacağız. "En Sevdiğimiz 10 kitap" gibi.
Gitmek isteyenler için adresi: Refik Osman Top Sk. No:1,Vişnezade Mh. Beşiktaş, İstanbul
Çok güzel bir yer olsa gerek. Concept de güzel, mekan da güzel görünüyor. Tanıtım için teşekkürler.
YanıtlaSil